Gün kızım, Güneş kızım

Lilypie Second Birthday tickers

26 Aralık 2010 Pazar

Nurturia Anı Defteri Ekim 2010 Kayıtları

01.10.2010
Dedi

Bu ara kurşun mu döktürsek nedir, hergün vukuat...

Akşam yatma saati yaklaştıkça ve uyumamakta ısrar ettikçe Günce'nin hareketlerinde ciddi bir dengesizlik oluyor.

Eliz pijamasını giymiş, yatma hazırlığı içindeyken Günce hala onunla "yakalamaca oynayalım" modunda.


Koşarken öyle dengesiz hareket ediyor ki babadan "artık koşmayın" uyarısı alıyorlar ve de elbette duymuyorlar bile. "Koşmayın, yavaş"lara rağmen Günce "Kaçiyoyum, yadi yakala beni" diye bağırarak koşarken, Eliz de Günce'nin dengesiz gidişinin farkına varmış
olmalı ki düşmeden onu yakalayabilmek için arkasından koşmaya başladı.
Bunu oyuna katılım olarak algılayan Günce bir yandan arkasına bakarken bir yandan koşmayı sürdürünce, sürgülü mutfak kapısına öyle kötü çarparak düştü ki sesi bile çıkmadı.
Kucağıma aldığımda elime gelen bir avuç dolusu kanı görünce, kendimi kontrol etmeye çalışsam da benim de betim benzim atınca deli gibi ağlamaya başladı bu sefer. Akan onca kanı ve dudağının halini görünce Eliz de ağlamaya başladı.
Dişine de birşey olmuş mu, sadece dudağımı patladı diye anlamaya çalışan baba, bir yandan da aslında sadece demekle kalıp önlem almamış olmanın pişmanlığı içindeyken yine de susamayıp, "koşmayın artık demedim mi" size deyince çok garip birşey oldu.

Sessiz sessiz ağlayan Eliz, ortaya söylenmiş bu sözü üstüne alınarak, daha önce hiç duymadığımız yüksek bir tondan "o düşünce ben üzülmüyorum mu sanıyorsunuz, ben kovalamıyordum, sadece düşmesin diye yakalamaya çalışıyordum" diye avaz avaz bağırırken ağlamasını
da iyiden iyiye arttırarak, banyoya gitti.
Deliler gibi ağlayan Günce ise aniden susarak, ağzından akan kanları temizletmeye bile fırsat vermeden, "ben Elişin yanına didiyoyum, onunla uyucam" deyip kucağımdan fırladı, banyoya, Eliz'in yanına.

Biz birbirimize bakakaldık.

Dayanışma buysa, umarım bir ömür böyle olurlar.


---

01.10.2010
Dedi

"Foyum'a didelim anne" ısrarları, aldığımız ve ayağına olmayan ayakkabıyı değiştirme zamanıyla çakışınca hiç uzatmadan isteğini yerine getirdim.

Gitmek için pek hevesli görünen Günce, Zara'ya girme konusundaysa tamamen ters bir davranış sergileyerek "biyenmedim buyayııı" diye tutturdu.

Güç bela ayakkabıyı verip yerine yenisini aldık (ben kucağımda tutarken, görevli kızcağız "aa ayağı küçücük aslında, nasıl 23 numara girmez " şeklindeki şaşkınlıkla sokmayı başardı). Aradaki fiyat farkı için de alelacele birşeyler daha aldık.

Eve geldik, poşet bir tarafa, biz bir tarafa. Derken Eliz, ardından da baba geldi.

Bu arada da Günce lego parçalarını ortalığa saçmakla meşguldü. "Bunları toplar mısın lütfen?" deyince, bana "Evet toplayım ve çöpe atayım" dedi??!!??

"Çöpe atarsan bir daha oynayamazsın" deyince
"Evet oynayım, önce Foyum çöpüsüne atayım, sonra alıp oynayım" dedi.

Foyum çöpüsü: İçi henüz yeni alınmış ayakkabı ve giysilerle dolu poşet'miş.


---

04.10.2010
Dedi

Günce bana birkaç gündür Hakan diyor.

G:"Napıyorsun Hakan?"
N: "Ayakkabını çıkarıyorum kızım"
G: "Niye diydiyiyoşun peki?" (E tabi, çıkaracaksak niye giyelim ki, yıllarca "akşam yeniden bozacaksak sabah neden yatak topluyoruz ki" diyen annenin kızı ne de olsa)

M:"Hakan kim kızım"
G: "Hakan işte"
M: "Hangisi ama?"
G: "Yakışıklı olan"
M:!!!!! "Eliz'in tenis öğretmeni mi?"
G: "Hayıy, bandan takan"
(Hangi Hakan olduğunu anladık da, Hakan sadece kortta bandana takıyor, gözünden kaçmamış bu ayrıntıda)
M:!!!!!! (Hala yakışıklı kısmına takılmış durumda)
M: Peki ben mi yakışıklıyım, Hakan mı?"
G: Hakan tebi.
M:!!!!!!


---

04.10.2010
Dedi

Gece uyumama turlarındaki Günce, yarı açık gözlerle yatağa bayılmış beni, daha doğrusu geceliğimdeki deseni görünce:
"Çok biyendim kızını, çok tatlımış, çok şevdim ben kızını" dedi de, ben hangi kızdan bahsettiğini idrak edene kadar 5 dk geçti:)))


---

06.10.2010
Dedi

G: "Annecim şana çipak okuyim mi ne derşin?"
A: "Çok isterim tatlım"
Koşa koşa odasına gider ve kaptığı iki kitapla geri gelir. İlki Eliz'in minik "ilk sözcüklerim" kitaplarından biridir.


Okuduğum her sözcük için, sayfada zaten sadece o resim olmasına rağmen "yerde?" diye sorar.
A: "Balon"
G: "Balon yerde?"...

İkinci kitabı kendisi okuyacaktır ve daha önce okumadığımız ingilizce bir "Ariel" öyküsüdür.

İlk sayfa: "Deniş kışı Aliyel, çok memnunmuş"

İkinci sayfa: "Memesini kapatmış ve yüsmüş"

(Sayfada sadece mor bir bikini üstü ile göbeğine kadar olan kısmı görünen Ariel bulunmaktadır).


---

06.10.2010
Dedi

Ekipten köşe bucak kaçarak okuduğu kitabı bitirmeye çalışan anneyi sonunda yatak odasında elinde kitapla yakalayan Günce:
"Annecim, bak sana ne dicem...
...çok ciddisin"




---

06.10.2010
Yaptı

Çok ağladı. Akşam saat 9'dan sonra.
Eliz ertesi gün serbest giysi günü olduğu için, giysileri denemek üzere giydi, şapkasını taktı, okul çantasını da değiştirdi.
Eliz'in okula gideceğini zanneden Günce "Ben de gidicem, okula, ben de şeninle delmek iştiyoyum" diye tutturdu önce.
Koşturarak odasına gitti, hızla bir t-shirt ve pantolon seçmiş, onları alarak geldi.
Bir yandan çantasını hazırlayan Eliz'i gözden kaçırmamaya çalışırken, bir yandan da telaşla "Diydiy tişortumu anne, diyemiyoyum"larda.
Anne salak gibi "Günce'cim Eliz şimdi okula gitmiyor, bak zaten şimdi akşam, karanlık, yarına hazırlık yapıyor" diye anlatmaya çalışıyor da dinleyen kim.
Tshirtü kafasından geçiriyor, hem de daha önce üzerinden çıkarmaya uğraştığı, yapamayınca, gözardı ettiği elbisenin üzerine.
Bir yandan hala Eliz'in üzerinde gözü, bana "Kafamı deçiymeyi başaydım anne, kolumu deçiyiy mişin, yüffen anne, yüffen, yüffen" diyor.
Anne salaklığı bırakıp giyinmesine yardım ediyor, yarım kollu elbisenin üzerine, atlet tipinde t-shirt, altına da kapri.
Artık Eliz'in yatma saati ama mümkün yok Günce'yi, Eliz'inokula gitmediğine, yatacağına ikna edemiyoruz.
"Ben de Eliş'le ditmek iştiyoyum, okula didicem ben de şervişle" diye ağlıyor da ağlıyor.
Eliz pijamalarla yatağa girmiş durumda ama hala ikna olmadı "ya giderse" diye yanına yatıyor ağlayarak.
Sonunda kucağıma almayı başarabiliyorum.
Gözler ağlamaktan kızardı, şişti.
Boş yere döktüğü o inci tanelerine mi yanalım, artık evde çok mu sıkılıyor acaba diye mi telaş edelim şaşırarak "şıkı şıkı şarıldık"...


---

07.10.2010
Yaptı

Sabaha karşı 4:00 suları. Günce'nin sesini ve söylediklerini duyunca rüya görüyorum zannettim.

Sonra baktım ki rüya gören Günce ve sayıklıyor:

"Uyumıcam"..."Uyumak iştemiyoyum"...

Uyuduğunda gece 12'ye geliyordu nerdeyse saat ve başka şansı kalmamıştı, çünkü ben bayılmıştım artık, sabahın köründe de uyanıyor...

Biri yemez, diğeri uyumaz...Hangisi daha kötü ayıramıyorum...



---

08.10.2010
İlk kez

Şarkı besteledi!

Akşam baba ve Eliz gelmeden önce, Eliz'den kalma ayaklı mikrofonu yerleştirdi, ayarladı, vazgeçip mikrofonu eline aldı ve başladı söylemeye...

Ama şarkı hiç tanıdığım bir şarkı değil ve "A bim boş" gibi birşey söylüyor.

Ne ki bu diye anlamaya çalışırken

"Ayicik ve Ben" dediğini ayırdım.

Kızım kendi bestesine, hem de kendi sözleriyle söylüyormuş.

"Ağabeyim Boris" diye başlayan ilk dize (A bim boş diye anladığım yer) "Ayıcık ve Ben" diye devam ediyor.

Bu aralar elindeki kitaplar...


---

11.10.2010
Dedi

G: Titti'nin saçı yok di mi annecim?
A: Seninki gibi saçı yok, tüyleri var.
G: Bunlar da kulakları di mi, saç diyil bu da?
A: Kulakları evet.
G: Anne bu totayı çıkarar mışın yüffen, canı acicak Titti'nin, saçı diyil buraşı.

Kitty'nin kulağının ön tarafına doğru dikilmiş toka Günce'yi çok rahatsız etti!!!


---

15.10.2010
Dedi

Dün akşam artık dayanamayıp Nil+Eliz+Günce üçlüsü de daldı Tchibo'ya.

Burası yağmalanan mağazalardan olmamış belli, çok az ürün tamamen bitmişti, yer yer oynamış bir hava da yoktu.

Eliz puanlı yağmur botlarına takıldı ama ona göre numarası yoktu.

Günce ise pasta-kek dolabına.

Günce: Paşta iştiyoyum ben.
Görevli: Pasta veremiyoruz bu saatte, dolap kapanıyor (saat 21'de pasta yemesin artık diye işaret eden bendenizi dikkate alan görevli).
Günce: Kapali diyil dolap, bak açik, paştalay vay buyda, mözeik iştiyoyum ben.
Görevli:??? O mozaik değil canım, çikolatalı pasta o.
Günce: (Bir süre tereddütte kaldıktan sonra) Şu kıymızıdan da oluy (vişneli cheese cake).
Görevli: ??? (Israr karşısında şaşkına döndü kızcağız ve kendince basitçe çözmeye karar verdi) Peki ben sana minik bir kurabiye vereyim mi, kalp şeklinde hem de?
Günce: Kabade de oluy (uzatılan kurabiyeyi alır).
Teşekküy edeyim.
Görevli:??? Rica ederim.
O sırada Günce hapşırır.
Görevli: Çoook yaşa.
Günce: Sağol.
Görevli:??? (Ben de şaşırdım, sağol demeyiz genelde)
Günce: Ödeme yaptık mı anne?
Anne: Yaptık kızım.
Günce: Yadi didelim mi anne o zaman? (hala bazı h'ler y)
Anne: Gidelim kızım.
Günce: Eliscim didiyoyuj aytııııkk...
Görevli: ???




---

15.10.2010
Sözlük
Kelime: kabade canıvısı
Anlamı: kurabiye canavarı

---

16.10.2010
İlk kez

Annesiz ve babasız, anneanne ve Eliz'le uyuyacak...

Anne bunun bir fırsat olacağını, kesintisiz uyuyacağı bu akşamı dört gözle beklediğini sanıyordu ama evdeki hesap çarşıya uymadı, an itibarıyla halen, gergin ve endişeli.

Annenin bu durumuna, anneyi rahatlatacağına, daha da geren dünyanın en endişeli babasının da hatırı sayılır katkısını unutmamak gerek elbette...

Yangına körükle gitmek diye buna diyoruz heralde...


---

18.10.2010
Dedi

Banyodan çıktı, kafasına "beye"sini geçirdi, yatağa uzandı, bezi takılırken elinde saç fırçası:
"Saç tayamak ve uçaa binmek ve denişde yüşmek ve balıklayla yüşmek ve yunuşlayla yüşmek" dedi.
Kar tanesi (banyodan çıkmış haline böyle diyor kendisi) kurtulamadı bir türlü yazın izlerinden. "Çıpyak çıpyak" dolaşmak, "pıtı pıtı" yerlere çorapsız terliksiz basmak derdinde hala...


---

18.10.2010
Dedi

Cumartesi, pazar anne ve baba yoktu. Sorun çıkarmamış ama biz onu çok özledik ve çok endişe ettik.

Geldiğimizde uyuyordu.

Sabah uykusunun arasında "o beniimmm" diye bir çığlı attı, bana doğru döndü ve o sırada gözleri hafifçe aralandı.

Beni görünce gülümsedi, sarıldı ve uykusuna devam etti, ama çok güzeldi:))

Bir süre sonra uyandı ama her zaman yaptığı gibi gözünü açar açmaz yataktan fırlamadı.

"Anne şen ikide dur, baba şen de beşte dur ve ben de sekizdeyim. Babacım şen bana şarıl ve anne şen de şarıl" dedi.

Sarıldık...




---

19.10.2010
Yaptı

Bütün gün uyumamış. Saat 6 civarı hafiften mızırdanmaya başladı. "Hadi anneanneyi evine bırakalım" dedim. "Tamam" dedi. Son dakika Eliz de gelmeye karar verdi. Ve tabi Hülya da (bakıcısı).
Küçük araba bendeydi. Önce "bunu iştemiyoyum, büyük ayabayla didelim" krizi, ardından "koltaama oturmicam" krizi...
Derken hemen yanındaki koltukta oturan Eliz'in kemerinin takılı olmadığını farketti.
"Elisçim kemeyini tak" krizi bu sefer. Ki aslında haklı ama Hülya diğer koltukta oturduğu için Eliz kemerini takamadı.

Beş dakikalık bir mesafe için de olsa Günce, Eliz'in kemersiz gitmesine deliler gibi itiraz edince, Hülya "Ben burada oturduğum için takamıyor kemerini Günce'cim" dedi.
Daha Hülya'nın ağzından çıkan kelimeler tamamlanamadan Günce yapıştırdı cevabı "İn".
Hülya: "Az sonra ineceğim Günce"
Günce: "Şaten buyaya babam delicek, otiricak, bak buydan buydan geçiyoyus ve babam otiricak"...


---

21.10.2010
Yaptı

Bazı sözcükler karışmaya başladı, "gölde" de "dölde", "gölge" de "dölde"...

Pirincin taşını ayıklamak çok keyifli ama...


---

21.10.2010
Dedi

Kavanozun kapağını açmaya çalışır ama açamaz ve bana uzatır:
"Annecim açamadım ben bunu, çok zor çoookkk".


---

21.10.2010
Yaptı

Yine ayakta geçmiş bir tam gün sonrası, akşam saat 20:30 suları.
Mızırdanma ha geldi ha geliyor, bir başlarsa ağlamaya, dinmesi en az 1 saat sürecek belli.
Birşey yapmalı, krizsiz uykuya geçebilmeli...
Yemekten artan tavuk parçacıkları bir poşete doldurulur.
Anne:"Haydi, köpeklere yemek vermeye gidelim mi?"
Günce:" Didelim didelim"
Eliz: "Ben gelmicem, siz gidin"
G: "Niye ki?"
E: "Yorgunum ben yürüyemem şimdi"
G: "Deliceksin Eliscim, anne Elis de delşin, yüffen yüffen delşin"
E: "Ay tamam geliyim ben de"
Aşağıya inilir, Günce yine pusete oturmaz ve bu durum bu kez anne-babanın işine gelir. Son yorulmaları fırsattan istifade şeklinde kullanma planları bulunmaktadır.
G: "Elişin elini tuticam, şenin elini tutmicam baba"
B: "Tamam ama kaldırımdan yürüyün" ...
B: "Elizcim çok uykusu var ve sersem sersem yürüyor, çok dikkat et olur mu?" (Gölge şeklinde peşlerinde yürümesine rağmen iç sesine yine de hakim olamayan babanın güya "fısıldaması")

Dondurmacıya kadar yürünür, orada "çuçaka ve damla şakışlı domunuda" siparişini kendisi verir, kurulduğu koltuktan.

Biraz dondurmayı yaladıktan sonra, her zamanki gibi ters çevrilir ve külah ucundan kemirilmeye başlanır. Dondurmadan sıkılınır ve anneye uzatılır.
G: "Annecim domunudamı yeymişin, damla çuçakalı domunudamı?" (Damla sakızlı ile çikolatalı karışıyor birbirine burada).

Dondurmacı ziyareti sonlandırılıp, Günce pusete oturma konusunda ikna edilir.
Oturur ama kemerinin bağlanmaması koşuluyla (iyi pazarlık ediyor).

Köpeklerin olduğu bölgeye yaklaşırken düştü düşecek şekilde öne doğru sarkar.
Geriye yaslanması konusunda ikna edilemez.
Eliz devreye girer.
E: "Günce'cim böyle öne sarkarsan Arap seni göremez."
A ve B:????
Eliz'in uykusu gelmiş belli diye düşünürken Günce: "Arap da kim ki?"

Buyrun şimdi, o mekanı ev bellemiş kapkara köpeğe çevre halkı tarafından takılmış ad olduğunu anlatın Günce hanıma...



---

22.10.2010
Dedi

Eve açlıktan bayılmak üzere giren anne (daha kapıdan girerken “şana teyyikleyini veyiyoyum annecim” diyerek terliklerini uzatan mini mini kızını yemeyi ihmal etmeden) doğruca mutfağa yönelir.

Bu durum muhtemelen anneyle yapılacak planları olan Günce hanımın hiç hoşuna gitmese de kan şekeri yerlerde sürünen anne başka birşey görebilecek durumda değildir.


Kendine nohut-pilav ikilisini koyarken “bana da yicek bişeyley veyey mişin annecim” diyen Günce’ye de birer tabak koyar. Ama tabaklara konulanlara bakan Günce yeme kararından vazgeçip odaya doğru ilerlerken bir yandan da “Buyaya deler mişin anne?” ile başlayan
cümlelerini “ama delmen geyekiyoy” a çevirir yavaştan ve giderek “buyaya delmek zorundaşın” larla ilerler (buna da sözlü taciz denmez de ne denir).

Aç anne bir yandan tıkınırken bir yandan da “tamam kızım geliyorum”, “yemeğimi yiyeyim, geleceğim hemen” vblerle taciz cümlelerini karşılamaya çalışırken Günce “Anne hemen del, şana babun göştericem” diyerek noktayı koyar.


Olabilirdir tabi, pekala da minik kız nohutu barbunya zannetmiş olabilir.

“Barbunya mı göstereceksin, orda mı yemek istiyorsun” şeklinde saçmalamakta olan anneye Günce önce resmen “amma primitifsin anne” bakışlarıyla bakar.

Ve tamamlar: “Babun diyoyum, babun, babun, goyil diyoyum yani”!!!

(Annenin idrak hızı, yemekten babun meselesine hangi ara geçildiğine yetememektedir malesef)





---

25.10.2010
Dedi

Pazar günü Penguen.
Burcu: "Sen akşamları uyumuyor musun Günce'cim?"
Günce:"Hı hı, öyle, uyumuyoyum evet"
B: "Neden uyumuyorsun peki?"
G: "Annem ışığı kapatmıyoy da ondan"
Anne:????? (Ne ışığı kapatmaması, anne seni yatakta bile tutamıyor Lokumcuk)


---

27.10.2010
Dedi

Keyifsiz birkaç gündür, hasta denemez ama keyifsiz. Ve iştahsız.
Akşam yemeği zamanı masaya oturmamak için elinden geleni yaptı.
Sonunda da gitti kendi minik masasının altına girdi "Muyat beni bular mıısııınnn?" diyerek (bağırmalı değil, şarkılı bir mısıınnn).
Anne de fırsattan istifade kaşığa doldurduğu yemekle masanın altına eğildi (normalde böyle bir arkada çatal-kaşık-tabak dolanma durumumuz yok aslında).
"Aa, buraya minik bir köpecik gelmiş, al bakalım köpecik yemeğini" diye kaşığı ağzına uzattı.
Kendisine teklif edilmiş oyun fırsatını hemen kabul eden Günce önce "hav hav" diyerek kaşığa doğru ağzını açtı tamamen içgüdüsel.
Sonra birden kendine geldi ve "iştemiyoyum, köpek mamısı" deyiverdi.

Bu anne de bu kızla dans edemeyeceğini hala anlamadı...


---

30.10.2010
Dedi

Gece çok gelebilince eve, Günce çoktan uyumuştu. Yanına yattım.
Sabah 6 gibi uyandı, kaç gündür anneyi görmediğini tamamen yok sayarak, elimden tuttu "hadi içeriye didelim" dedi.
Ön tarafa doğru yürüdük birlikte (ve ben gözleri yarı kapalı), "istersen biraz daha yatalım, bugün tatil, uyanmak için daha çok erken" dedim ona.
"Emin misin?" dedi bana.
"Evet" dedim.
Bir an durdu, sadece bir an.
"Hımm, ben emin diyilim, hadi didelim" dedi.



---

30.10.2010
Dedi

Anne ve babanın aynı anda evde bulunamamalarının üçüncü gününde Günce önce telefonda annesine "Şana biy mektuk hazırlıyoyum" diyerek zaten dağılmiş olan anneyi iyice dağıtır.
Ancak daha sonra annesiyle konuşan anneannesine "Yetey aytık, çok konuştun, kapat, kapat" demeyi de ihmal etmez.
Anneden yarım saat önce arayan ve "çok özledim seni" diyen babaya ise "ben şeni hiç özlemedim" dediği haberi bu arada anneye iletilmiştir.



---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder