Esasen tam bir babaMcı olan Lokum Hanıma bir iki gündür bir haller oldu, "annesi del, del", "annesi kugaççi", "ben diyil annesi" (bunu babasına söylüyor sen değil annem demek)...
Bu "şüt şütü" meselesi nedeniyle Lokum Hanım altı aylıktan itibaren bizim odamızda hatta ne odası bizim yatağımızda yatıyor, pardon biz onun odasında yatıyoruz, öyle de bir tavır içinde, sahiplendi yatağımızı.
Saat başı uyanıp süt istiyordu, başlarda yılmadım sürekli kalkıp odasına gittim ama bir gün değil iki gün değil, haftalarca böyle. Artık dayanamamaya başladım ve sonunda pes edip yatağa ortamıza aldık. Aldık da Lokumcuk uyurken de gündüz ki kıpırlığını sürdürüyor. Bir ay kadar böyle idare ettik ama sonunda 1.60'lık yatak üçümüze dar gelmeye başladı.
Ne yapalım diye düşünürken (bu arada park yatak, yer yatağı gibi gibi alternatiflerin hepsi denendi) aklıma Elişimin arkadaş yatağı geldi. Denedim, yükseklikleri denk geldi birbirine, 90'lık yatağı bizimkine birleştirdik. Böylece 2,5 metrelik bir alan elde etmiş olduk.
Günbegün Lokumcuk 1,60'ı ele geçirdi, biz de babaMla 90'a sığmaya razı olduk.
Kaç gündür burun tıkanıklığının etkisiyle ne kendi uyudu, ne beni uyuttu. Artık dün gece dayanadım ve kenarlık-Günce-anNem-babaM dizisini kenarlık-Günce-babaM-anNem şekline çevirmeye karar verdim Lokumcuğun tekme darbelerine dayanamayarak.
AnNem neden karar verir? Elbette Lokumcuk misillesin diye. BabaMın yanında olduğunu farkeder etmez, denize ulaşmaya çalışan yavru karetta gibi küçük bir tepeyi (babaMı) aşarak bana ulaştı.
Görüşmeyeli uzun yıllar oldu ya, bir sarılmalar, öpmeler (ki genelde öp deyince yanağını uzatır, bu sefer baya baya beni öpüyor şapur şupur), yetmedi "üp" demeler (onu öpmemi istiyor), öptürmeler, ardından gelen "annesi, kısı" deme... Sonunda kucağımda uyuyakaldı...
Bugün sabah babaM kıskançlık-alınganlık duygularının (annesi-kısı demesi çok koydu babaMa) karışımı içinde ben azıcık uyuyabileyim diye Lokumcuğu oyalamaya çalışıyor ama o durmayıp "annesi-kısı"lara başlıyor yine. BabaM küskün küskün getirdi Lokumcuğu "al annesi" diye.
Lokumcuk kucağıma yerleşti, "şüt şütü" diye. Hiç ikna çalışmaları yapacak halim yok, çünkü gözlerim kapanıyor, pozisyon aldı, döndü bir de "müşik" dedi. Müziği de açıldı.
Eminim, dünyanın en lüks restoranında, özel ayarlanmış müzisyenler eşliğinde bile kimse bu kadar keyifle yemek yemiyordur. Anneannenin dalga geçtiği kadar olduk artık, heralde ilkokula gidene kadar bırakmayacak bu emme işini.
13 Şubat 2010 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder