Gün kızım, Güneş kızım

Lilypie Second Birthday tickers

1 Şubat 2010 Pazartesi

Kaotik gün devam ediyor

Saat beşbuçuk altı sularında yaşadığımız su fırtınasından sonra birkaç saatliğine durulan ortam yatmaya geçiş saatinde yeniden bulandı.

Aslında diğer akşamlardan çok da farklı başlamadı.

Günce hadi, bezi-bezi...
Günce kaçış.
Türlü dikkat dağıtıcı maymunluk eşliğinde gerçekten de kıpırdayıp duran bir ahtapotu giydirmekten çok da farklı olmayan bir bez açma ve yenisini bağlama eylemi tamam.

Günce hadi pijamamızı giyelim...
Günce kaçış.
Ahtapot giydirme işlemine devam, kıpır kıpır kıpırdayan Günce'ye uyku tulumu giydirme eylemi de nefes nefese tamamlandı.

Günce hadi artık, uykuya gidiyoruz, iyi geceler de...
Günce kaçış.
Günce yakalanır, babaMa "bayday" diye el salladı, Elişime "iyi gecee" dedi ve odaya yollandık.

Yok gidemiyoruz çünkü Günce bağırış.
"Munat, Munaat, Munaattt"...

BabaM geldi ve Günce'nin "kugaççi, kugaççi"lerine tepkisiz kalamayıp, isteği üzerine kucakladı.

"Koşşş" dedi Günce hanım.
Günce kucakta babaM koştu.
"Buyda, buuydaa, buuyyydaaa"
Tarif ettiği yere, Elişimin odasına girildi.
"Koye, koye" dedi Günce hanım.
Elişimin minik takı çantasındakiler Elişimin yatağına döküldü.
Bu da gece uykusu ritüeli.
İlle o kolyeler dökülecek, karıştırılacak, sıkılınca da "şüt, şütü" diyecek ve ancak öyle yatağa yatılabilecek.

Neyse "şüt, şütüü" dedi, yatağa yattık.

Müşik ve şüt eşliğinde uykuya daldı, sola dönüş ve ayaklarla kolları atış yapıldı, "tamam uyudu" derken aniden bana döndü ve "anNemm" dedi.
Ben de "aşkımm" dedim. "Hayııyy, yanlışşş" dedi ve ayağa fırladı ve yüzümü avuçlarının arasına alıp "yavvum" dedi!!!

Bir beş on dakika aynadan kendiyle konuştu " BabaM sakalı batiyoo" gibi birşeyler diyerek.

Yeniden müşik, şüt ve bu sefer uyudu derken, "bıcııı, kuru kolu, vuuuu" demeye başladı. Bıcı yapmış, babası kolunu havluyla kurulamış, sonra saçına kurutma makinası tutmuş, bunları anlatıyor da, şimdi nerden geldi aklına?

Yeniden ayağa kalktı. Kendisiyle sohbet , ve bir kez daha yatış, müşik ve şüt. Tamam, bu sefer kesin uyudu, daha derin nefes alıyor, kalkabilirimmm. Ya kalkarsın, ani bir dönüş daha ve önce "Öpp" sonra "yanakı" geldi. Gel de öpme.


Aynı ritüel, sar başa. Böyle böyle derken iki saatten fazla yatakta debelenmişiz. Uyku pozisyonu alıp alıp birdenbire dönüp her defasında başka bir konudan bahsetti: Ateş Elişi kovaliyoo (yılbaşının ertesi günüydü), Övgü tomit gülüyoo (komik birşeye Övgü gülmüş), şoğuk üşüyoom (içerisi 24 derece o sırada), Elişim şidi işliyoo (o yatarken Eliz CD izliyordu gerçekten, Şertan kocaman şaat (Serhan'a saat kulesini anlatıyordu), Buvakadi (Burak abi- Eliz de Günce de teyze amca gibi tamlamaları kullanmazlar, bizde herkes abi, abla), annannam kaadem çisiyoo (anneannesi kalemle yazmış), tişah tişah (timsah?!) şeklinde oradan buradan aklına ne geldiyse söyledi.

Sonuç, uyumadı. "Munat, Munat" diye bağırmaya başladı, babaM odaya girdi, anNem çıktı, ama daha kötü oldu, bu sefer gayet tizden bir sesle bağırmaya (babaM bu durumu cırlama olarak tanımlamakta- bakınız: www.kugaccikugacci.blogspot.com) başladı.

Aldık, oturduğumuz odaya geldik ama ayakta duracak hali yok, sersem sepelek yürüyor, uykulu ama öforik bir halde ne bulsa üstüne atlıyor (Elişimin kocaman baton çuçatası da-çikolatası- saldırıdan nasibini aldı), sallanan koltuğunun üzerinde ayakta sallanıyor. Bir yirmi dakika daha böyle hareket etmesine izin verdikten sonra, artık kapıp yatağa götürüyorum.

"Kapat gözlerini bakalım, çabuukkk".
İşe yaradı.
Bir onbeş dakika daha süt ve sonunda uyudu.

Toplamda iki saat kırkbeş dakikayı da geçtik galiba ama nihayet uyudu.
Ben de bunca yorgunluğun ardından baton çukatanın tüketilmesi işlemine epey bir katkıda bulundum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder